aa











Bugün karaciğer yağlanması nedeniyle yaptırdığı tahlillerini göstermeye gelen emekli bir banka müdürüyle sohbet ettik. Karaciğer yağlanması yıllar boyu tükettiği alkol yüzünden oluşmuş. Çalışırken sadece akşamları içermiş. Emekli olduktan sonra gitgide içkiye başlama saatini erkene çekmeye başlamış, en sonunda iş sabah kalkar kalkmaz içmeye varmış.

Doktoru alkolü bırakman gerekir dediğinde üç yıl mücadele etmiş. Bir ay içmiyor, sonra nasıl olsa bıraktım deyip bir yudum alınca yine içmeye başlıyormuş. En sonunda alkolik olduğunu kabul etmiş, ve Adsız Alkolikler Derneğine başvurmuş.

Derneğin nasıl çalıştığını sordum:

Bu dernek ilk kez Amerika’da 1935’te bir doktor ve bir borsacı tarafından kurulmuş. Dünya çapında 2 milyondan fazla, İzmir’de Alsancak ve Karşıyaka’da iki şubesi varmış .


Buraya gelenlere hiç bir şey sorulmaz, kayıt yapılmazmış. Derneğin kurucuları mecburen kayıt altına girmişler ama o kayıtlar da saklanırmış, ‘Adsız’ kelimesi bundan kaynaklanıyormuş. İstenirse sahte isimle de kendini tanıtabilirmişsin. Kimse, 'Kimsin, ne iş yaparsın?' diye sormazmış, isteyen istediği kadar anlatırmış. Tek şart yardıma ihtiyacı olduğunu kabul edip yardım istemekmiş. Yardım isteyenler 12 basamaklı bir süreçten geçerlermiş. İlk basamak alkolün bedenimize zarar veren bir madde olduğunu ve kendinin bu maddeye zaafı olan bir alkolik olduğunu kabul etmekmiş. Zaten kendini tanıtırken hep ‘Ben M., alkoliğim’ dermişsin. Bunu bağımlı oldukları hiç akıllarından çıkmasın diye yaparlarmış.


Filmlerde gördüğümüz gibi özür dileme aşaması da olup olmadığını sordum. Varmış.

4. basmakta envanter çıkarılırmış.Alkol yüzünden kazanılan ve kaybedilenler, üzülen insanlar, belirlenirmiş. 9. basamakta ise alkol nedeniyle üzülen insanlardan özür dilenirmiş.

‘Peki 12. basamakta ne var?’diye sordum.

Derneğin ihtiyacı olanlara tanıtımının yapılması varmış.



‘Biz alkole karşı değiliz, efendi gibi içenlere itirazımız yok, biz bağımlılara destek olmak için varız’ dedi.

Dinle bir ilgilerinin olup olmadığını sordum. Bir yaratan, üst güç kavramı varmış ancak din ve politikayla hiç ilgileri yokmuş. Herhangi bir dine bağlı olmak gerekmiyormuş. 'Ben mesela, hala agnostiğim' dedi.


Dernek tamamen bağışlarla dönüyormuş. Her gün değişik toplantılar oluyor, önceden belirli gündem konuları (sevgi, paylaşım gibi) üzerinde sohbet ediliyormuş. Toplantı çıkışında koyulan çanağa isteyen gönlünden kopan 50 kuruş 1 lirayı atıyormuş. Bu şekilde 500 lira tutan kira ve elektrik-su gibi masraflarını ödedikleri gibi içtikleri çay ve bitki çaylarına da para kalıyormuş. Sigaraya nasıl baktıklarını sordum. Karışmıyorlarmış, dernekte içilebiliyormuş.

Derneğe emekli subaylar doktorlar, meşhur artistler de geliyor, böyle insanların gelmesi diğerlerinin şevkini arttırıyormuş.

İçkiyi arayıp aramadığını sordum.

Hiç aramıyormuş, ama uzak da duruyormuş. Zaten içkili ortamlara girmeleri tavsiye edilmiyormuş. Alkol insanın beynini esir aldığından yakınlaşırsan beynin bir bahane uydurarak içmeye neden olabilirmiş.



Resimler Belçika'da gördüğüm yüksek alkollü bir bira markası: Delirium Tremens (Aynı zamanda alkol yoksunluğunda görsel ve taktil halüsinasyonlarla giden bir hastalığın da adı)







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yatak’da Oynaşan Lezolar Böylesini İzlemediniz Eminim ;)